Yazarımız Fahri Sıddık Çeçen’in “Kudüs Kimin” (5)yazı dizisi devam ediyor
Emevîler devrinde Kudüs’te yapılan en önemli imar faaliyeti Kubbetü’s-sahre ve Mescid-i Aksâ’nın inşası olmuştur. Abdülmelik tarafından yaptırılan ve İslâm mimarisinin en güzel eserlerinden biri olan Kubbetü’s-sahre hakında ne yazık ki son zamanlarda bazı yanlış bilgi ve algılara rastlamaktayız, sosyal ve görsel medyada Mescid-i Aksa olarak gösterilen üzerinde sarı kubbe olan camii Mescid-i Aksa değil Kubbetü’s-sahre‘dır. Ne yazık ki bir kısım medya ve yayın organlarının bilinçli bir şekilde sürekli, Mescid-i Aksa’dan bahsederken veyahut bir yayın hazırlarken Kubbetü’s-sahre’nin fotoğrafını kullandığını ve hiç de iyi niyetli olmayan, nerelerden fonlandıkları herkesin malumu olmasına rağmen ülkemizde çok rahat bir şekilde her türlü yayını yapan bu güruhun kirli emellerinden bihaber bazı insanların da aynı hataya sürekli düştüğünü görüyoruz. Birincisi o sarı kubbeli caminin ismi Kubbetü’s-sahra değil Kubbetü’s-sahre’dir, ikincisi Mescid-i Aksa, Kubbetü’s-sahre ve kıble camisini de kaplayan 144 dönümlük yerin genel adıdır. Kanatimizce bu bilgi kirliliği bilinçli ve kirli bir senaryonun ürünüdür. Peki bu kirli oyunu kimler hangi amçla sürekli tekrarlayıp duruyorlar? Bunu anlayabilmek için öncelikle kendi sapık zihniyetleri dışındaki hiçbir kutsala ve değere saygısı olmayan, başarıya giden yolda herşey mübahtır anlayışına sahip Siyonitleri ve siyonizmi iyi tanımak lazım. Siyonistler Kudüs’ü ele geçirip Tanrı Yehova’yı kıyamete zorlayıp, kıyameti koparacaklarına ve Mesih’in yer yüzüne ineceği yerin Mescid-i Aksa olacağına inanmaktadırlar. Peki bunun Kubbetü’s-sahre ile ne ilgisi var diye düşünüyorsanız, düşüncelerimi hemen paylaşayım. Siyonistler, Mescid-i Aksa’nın gökte inşa edildiğini ve kıyamet zamanı yere indirileciğini düşünmektedirler, Gökte inşa edilmiş olan Mescid-i Aksa yere indrilmeden, onun ineceği yerin hazır olması gerektiği görüşü hakimdir. Mescid-i Aksa bütün Müslümanların kutsalı olduğu için oraya zara vermek çok ciddi bir tepkinin ve dolayısıyla direnişin başlamasına sebebiyet verebilir diye önce Kubbetü’s-sahre’yi Mescid-i Aksa olarak gösterip insanlarının gerçek Mescid-i Aksa’yı yanlış bilmelerini sağlayıp daha sonra Kubbetü’s-sahre’ya dokunmadan, gökten ineceğine inandıkları kutsal yapının yerini sessizce hazırlamanın planlarını yapıyorlar. Kubbetü’s-sahre ayakta olduğu sürece insanlar Mescid-i Aksa’nın sağlam olduğunu düşünecek ve doğal olarak İslam Dünyasında toplu bir direnişin de önüne geçilmiş olacak. Bu anlattıklarım size bir komplo teorisi olarak gelebilir ama ben son bir asırdır yayınlanan, bu ülkenin ve Müslümanların dostu olmadıkları kesin olan bazı grupların yayınlarında Mescid-i Aksa diye sürekli Kubbetü’s-sahre’nin fotoğrafının paylaşıyor olmalarının basit bir bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünmüyorum. Ayrıca Kubbetü’s-sahre’nin isminin de sürekli Kubbetü’s-sahra şeklinde yazılması da basit bir hata olarak görülmemelidir. Haçlı ve Siyonit zihniyete sahip kişi ve kurumlar gözden düşürmek veyahut unutturmak istedikleri olay, olgu, terim, müessese, kişi, din v.b değer yargıların tarihini ve bir milletin hafızasındaki karşılığı olan isimlerini değiştirmekle bu mümkün değilse telaffuz biçimini tahribata uğratarak işe başlıyorlar, isim tıpkı insanda olduğu gibi diğer bütün nesnelerde de kimliktir. Her hangi bir objenin ismi aynı zamanda o objeye bakış açınızı ve ona yükleyeceğiniz değeri de etkiler.
Kubbetü’s-sahre’nin ne anlama geldiğine kısaca bir bakalım
1) Kudüs’te, Beyt-i Mukaddeste çok eski ve tarihi bir kaya. Bu kayaya “Hacer-i Muallak” da der. Hz. Peygamberin (a.s.m.) Mîrac Gecesinde bu kayadan Burak’a binerek semâya çıktığı hakkında rivâyet vardır.
2)Tarihi bir kaya.
3) Büyük ve sert taş.
Bir de Kubbetü’s-sahra’nın ne anlama geldiğine bir bakalım
1) Kır, ova, çöl.
2) Kızıl dişi eşek.
3) çöl, bedevi ,kır v.b anlamlar çıkıyor ortaya
Şimdi SAHRE kelimesinin SAHRA şeklinde, bazı kitaplarda, dergilerde, gazetelerde, görsel ve sosyal medya organları da telaffuz ediliyor olasının basit bir yazım hatası mı, yoksa bilinçli ve kirli bir senaryonun gereği mi olduğu konusundaki takdiri size bırakıyorum.